Doğmadan önce seçme şansına sahip olmadığımız bir aile ortamında, hayatımızın standartlarını kendimizin belirleme imkânı olmadığı dönemdir çocukluk aslında. Ne verirlerse yediğimiz, ne giydirirlerse giydiğimiz, ne öğretilirse öğrendiğimiz erken çocukluk dönemimiz belki de hepimizin en masum olduğu ama kimilerinin de en mağdur olduğu dönem belki de…
Bu dönemde, fırsat eşitliğinden bihaber birçok çocuğun büyük ölçüde şekillenen karakter özellikleri, kimileri için hayatlarının devamında hem kendilerinin hem de ailelerinin toplum içerisinde ölene kadar üzerlerinde taşıyacakları bir utanç damgası sahibi olmasını sağlıyor. Hayatlarımıza “suç” bulaşıyor.
5352 sayılı Adli Sicil Kanunu 9. Maddesi gereği oluşturulan adli sicil kayıtları, ceza veya güvenlik tedbirlerinin infazının tamamlanması ile Adli Sicil İstatistik Genel Müdürlüğünce silinerek arşiv kaydına alınıyor.[i]
Türkiye’de Ceza İnfaz Kurumu istatistiklerine bakıldığında da 2016 yılında yaklaşık 201 bin olan toplam hükümlü /tutuklu sayısının sadece 6 yılda yüzde 70 artış göstererek 2022 yılında yaklaşık 341 bine ulaştığını görüyoruz[ii].
Bu kaotik ortam içerisinde suça bulaşan çocuklar, gelecekteki umutlarını tehlikeye attığı gibi fiziksel ve duygusal travma ile de mücadele etmek zorunda kalabiliyor. Temel hukuk prensibi olarak çocuğun yüksek yararı felsefesi gözetildiğinde öncelikle çocuğu suça sürükleyen dışsal gerekçelerin tespiti ve iyileştirilmesi büyük önem arz ediyor.
Çocukların gelişiminde belki de en kritik rol oynayan aile biriminin güçlendirilmesi için de destekleyici aile programları, ebeveynlik eğitimleri son derece önemli. Ancak elbette yeterli değil. Bu gençlerin hayatlarındaki bedeli anlamak, sorunun çözümü açısından çok önemli ve son derece organize bir toplumsal bilinç gerektiriyor.
Kaliteli eğitim ve beceri geliştirme fırsatlarına erişim, risk altındaki çocuklar için oyunun kurallarını değiştirebilir. İhtiyaçlarına ve ilgi alanlarına uygun eğitim programlarına yatırım yapmak onlara umut verebilir ve geleceğe olumlu bir bakış açısı kazandırabilir.
Toplumun rolü, bu çocuklara destek olmak adına fırsat eşitsizliğini gidermeye yönelik maddi kaynak destekleri olabileceği gibi, gönüllülük esaslı mentorluk ve okul sonrası faaliyetler ve projeler üretmek olmalı.
Bu çerçeveden bakıldığında, 12-18 yaş aralığında ceza ehliyeti olan çocukların sadece 10 yıl içinde genç yetişkin olacaklarını tasavvur etmek ve bu iyileşme sürecini tamamlayarak yakın geleceği suç tekrarlarından arındırabilmek senin de sorumluluğun değil mi?
[i] Süleyman TÜRKASLAN, “Adli Sicil Kayıtlarının Hukuki Niteliği ve Silinme Koşulları” https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/155560
[ii] https://adlisicil.adalet.gov.tr/Home/SayfaDetay/cte-istatistikleri-bulteni29092022032841